Halk Müziklerinin Gelenekle İlişkisi
İçerikte Neler Var?
Halk müzikleri gelenekseldir. O halde gelenek kavramına kısaca değinmek gerekmektedir.
Gelenek; toplum fertlerinin atalarından öğrenip yaşattığı süreklilik gösteren bilgi, alışkanlıklar ve davranışlar tümüdür. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere geleneğin devamlılığı, yani sürekliliği esastır. Yani geçmişle bugün arasında bir süreklilik, bir devamlılık varmış gibi hissederiz.
Toplumlar, kuşaktan kuşağa bir tür sosyal sermayesi olan geleneğini aktarır.
Bu aktarım sırasında her kural, her adet, her davranış mutlak şekilde aynı kalamaz. Sürekli bir değişim vardır. Fakat bu değişim sırasında toplum kendini koruyan temelleri seçer ve onları devam ettirme yoluna gider.
Bir Olgunun Gelenek Olduğunu Ne Belirler?
Bir olgunun gelenek olarak nitelenebilmesi için; en az üç kuşak boyunca (yaklaşık 60-70 yıl) sürüyor, tekrar ediyor olması, açık bir biçimde olmasa da bir değer yargısını taşıması, yani yaptırımcı/kural koyucu olması ve geçmişle şimdiki zaman arasında devamlılık duygusunu vermesi gerekir.
Gelenek konusunda akademik çevrelerde farklı görüşler vardır. Birkaç kuşak boyunca tekrar eden her olgu mutlaka gelenek olmayacağı gibi, kuşaklar boyunca tekrar etmeyen bir davranış da gelenek olabilir. Bazı geleneklerin yakın dönemlere ait icatlar oldukları da bugün bilinmektedir.
Örneğin; bağlamada akort düzenlerinin bir kısmı son yüzyılda oluşturulmuştur. Geleneğin temsili olan halk müziklerini de bu anlayışla değerlendirirsek; Türkiye’deki halk müziklerinin ses kurgusu ve kullanılan ses dizileri yüzyılların, hatta binyılların birikimi ile gelen bir gelenek içinde değerlendirilmelidir. Geleneksel müzik icracıları kendini kuşaktan kuşağa aktarılan bu müzik/ses kültüründen soyutlamaz. Eğer onun dışında bir icra yaparsa zaten bu icra geleneksel halk müziği kapsamında ele alınamaz. İcracı kendi yaratmış olduğunu düşündüğü eserinde (kaba bir tabirle buna beste diyelim), geleneğin içinden bir takım söz ve ezgi kalıplarını kullanarak kendi eserini yaratabilir. Bunun geleneksel halk müziği olarak kabul görmesi yukarıda ifade ettiğimiz gibi yüzyılları alan bir süreçle ancak mümkün olabilir. Halk bu ezgiyi zaman içerisinde yaygın olarak kabullenip gelecek kuşağa aktarırsa, bu süreç sonunda bu eser halk müziği payesi alabilir.
Geçmişten gelen müzik ve ses kültürü, geleneksel yöntemle, yani usta-çırak ilişkisi ile aktarılır. Geleneksel eğitimin bir parçası olarak bu eğitim modelinde; eğitici rolünde usta yer almaktadır. Usta, geleneğin içinden gelir ve geçmişle bağlantıyı kurmada önemli rol oynar. Tüm birikimini öğrenci konumundaki çırağa devreder. Böylece kuşaktan kuşağa aktarım gerçekleşmiş olur.
Bu aktarım esnasında sözel bir eğitim modeli uygulandığından, yani yazılı metinler üzerinden değil, sözel unsurlarla aktarım sağlandığından, her aktarımda bir miktar değişim kaçınılmaz olmaktadır (Gerçi her şey yazılı olsa dahi değişimin olmaması mümkün değildir). Böylece her usta öğretici üslubunu çırağına aktarır. Her aktarımda bir miktar değişim oluşuyorsa gelenek nasıl kalıcı olarak devam ettirilebilir? Bunun yanıtını yukarıda da ifade edildiği gibi geleneğin genel olarak yanlış yorumlanmasında aramak gerekir. Sürekli bir değişim vardır. Katılaşmış bir gelenek yoktur. Geleneğin bu özelliklerinden yola çıkarsak; geleneksel müziklerde esas olan her aktarımda değişim olsa bile ana gövdenin kalıcı olmasıdır. Bu ana gövde büyük toplumsal kırılmalar hariç kolay kolay değişmez.